Kronik Hastalıklardan Korunmada Beslenmenin Önemi

 

Yaşamın ilk anından yani doğumdan itibaren beslenme sağlığın temelidir. İlk 6 ay yalnızca anne sütü ile beslenen çocukların ileriki yıllarda birçok hastalığa daha az yakalandığı, kronik hastalıkların daha az görüldüğü bilimsel araştırmalarla kanıtlanmış durumdadır.Beslenme alışkanlıkları, seçilen yiyeceklerin kalitesi ve güvenilirliği sağlığı olumlu ya da olumsuz etkileyebilir. Örneğin; hiç süt-yoğurt tüketmeyen kişilerde kalsiyum eksikliğine bağlı osteoporoz, osteomalasi gibi kemik ve eklem hastalıkları daha sık görülebilmektedir. Yine kırmızı et gibi demirden zengin yiyeceklerin tüketiminin azlığına bağlı olarak anemi yani kansızlık görülme oranı daha fazladır. Hayvansal yiyecekleri çok fazla tüketen buna karşın sebze ve meyve tüketimi sınırlı olan bireylerin kolesterol düzeyleri daya yüksektir ve bununla paralel olarak kalp ve damar hastalıklarına yakalanma oranı da oldukça yüksektir. Daha önceki yazılarımda besinlerden ve besinleri oluşturan besin öğelerinden bahsetmiştim. Her bir besin öğesinin yaşamın sürdürülmesi ve sağlık üzerine çeşitli etkileri var. Bu besin öğelerinin eksik ya da fazla alınması sağlık üzerinde istenmeyen etkiler yapabiliyor. Dünyada ve ülkemizde trafik kazalarından sonra ölümlerin ilk sırasında kronik hastalıklardan olan kalp hastalıkları ve kanser bulunuyor. Beslenme sağlığın temeli olduğu için kanser ve kalp hastalıkları ve diğer kronik hastalıklardan korunmak için yeterli ve dengeli beslenmek gerekiyor. Belli başlı kronik hastalıklar kanser, kalp ve damar hastalıkları, hipertansiyon, diyabet, obezite (şişmanlık), osteoporoz (kemik erimesi), kronik akciğer ve böbrek hastalıklarıdır. Bu hastalıklar ve beslenme ilişkisine kısaca değinelim:

Beslenme ve Kanser:

Kanser kısaca vücutta istenmeyen bazı hücrelerin kontrolsüz çoğalması olarak tanımlanabilir. Bulunduğu doku ya da organ ismine göre kanserin de türü belirlenir. Doğal beslenmeden daha çok hazır beslenmeye geçiş, yeterince antioksidan vitaminlerin alınmaması, çok fazla kimyasal maddeye maruz kalma, etlerin kömür ateşine çok yakın pişirilmesi, güvenli olmayan gıdaların tüketilmesi gibi sebepler kanserin beslenme ile ilişkisini açıklamaya yetiyor.

Kalp-Damar Sağlığı ve Beslenme:

Kalbimiz yaşamamız için sürekli çalışmak zorunda olan ve kanı tüm vücuda pompalama görevini üstlenen organımızdır. Bir süre yemek yemezsek midemiz dinlenir, yürümez oturursak bacak kaslarımız dinlenir fakat kalbimiz biz yaşadığımız sürece hiç mola vermeden çalışır. Vücudumuzu bir yol haritasına benzetecek olursak ana yolları büyük damarlarımıza, tali yolları da daha küçük olan kılcal damarlarımıza benzetebiliriz. Kışın kar yağdığında bazı köylerimizin yollarının kapandığını biliyoruz. Nasıl ki yollar kapandığında sağlık, yiyecek, kömür gibi temel ihtiyaçları o köye götüremiyoruz, damarlarımızdan biri tıkandığında da aynı şekilde o damarın gittiği dokuya ya da organa oksijen, su, besin götüremiyoruz. Örneğin bu damarımız kalbimizi besleyen bir damarsa tıkanmaya bağlı olarak kalbi besleyen dokulara kan yoluyla gerekli maddeler gidemiyor ve kalp krizi meydana geliyor. Kalp krizini önlemek ve kalp sağlığımızı korumanın birinci yolu damarlarımızı korumaktan başlıyor. Bunun için de yeterli ve dengeli beslenmek ve düzenli fiziksel aktivite yapmak şart hale geliyor.

Diyabet ve Beslenme:

Diyabet diğer adıyla şeker hastalığı da önemli bir kronik hastalıktır. Genetik ve çevresel nedenlerle her yaşta görülebilen ve yaşam kalitesini oldukça düşüren bir hastalıktır. Pankreasın zaman içinde daha az çalışmasına bağlı olarak insülin üretememesi sonucu kanda şekerin yüksek olması şeklinde ortaya çıkıyor. İnsülin hormonunun görevi hücrelerin ihtiyacı olan glikozu yani enerji kaynağı olan şekeri hücre içine almaktır. İnsülin eksikliği veya yokluğunda bu olay gerçekleşemiyor ve hücreler yakıtsız kalarak işlevini sürdüremiyor. Şeker hastalığından korunmak için ideal kiloda olmak yani şişmanlamak, yeterli ve dengeli beslenmek ve az az sık sık yemek yemek gerekiyor.

Osteoporoz ve Beslenme:

Osteoporoz kemiklerden kalsiyum kaybına bağlı olarak gelişen, kemik kırılganlığının artmasıyla karakterize halk arasında kemik erimesi olarak bilinen bir hastalıktır. Çocukluk ve ergenlik döneminde kalsiyum içeren süt, yoğurt ve peynir gibi besinlerin yeterince tüketilmemesi, sigara, hareketsizlik ve yetersiz beslenme ileri yaşlarda osteoporoza yakalanma riskini artırmaktadır. Özetle kronik hastalıklardan korunmak için yeterli ve dengeli beslenmek gerekir.


Sağlıklı, Yeterli ve Dengeli Beslenmenin Temel İlkeleri

  • Doğada 40 bin çeşit besin bulunur, her birinden çeşitlilik sağlanarak tüketilmelidir.

  • Öğün atlanmamalıdır.

    Günde 6-8 öğün beslenmek, ara ve ana öğün düzeni kurmak çok önemlidir.

    İdeal vücut ağırlığı korunmalıdır.

    Çok zayıf veya kilolu olmak dengesiz beslenmenin belirtileridir.

    Şeker ve tatlı tüketimi azaltılmalıdır.

    Çok çabuk kana karışan saflaştırılmış şeker ve şekerli gıdalar kan şekerinde dalgalanmalara neden olur.

    Posa alımı arttırılmalıdır.

    Sebze ve meyve tüketimi arttırılmalıdır.

    Günde 5-8 porsiyon sebze ve meyve tüketimi başta kanser olmak üzere bir çok hastalığın önlenmesi için gerekli olan biyoaktif maddeleri içerir.

  • Düşük yağlı ve düşük kolesterollü besinler tüketilmelidir.

  • Özellikle balık, tavuk hindi gibi beyaz etlerin tüketimi arttırılmalı, kırmızı et tüketimi haftada 1-2 kez ile sınırlandırılmalıdır.

  • Kalsiyum ihtiyacını karşılayabilmek için her gün 2-3 bardak süt ve ürünleri tüketilmelidir.

  • Tuz tüketimi azaltılmalı, tüketilen tuz İYOTLU TUZ olmalıdır.

  • Sıvı tüketimi arttırılmalıdır.

  • Yetişkin bir kadının ortalama 2,5 lt, yetişkin bir erkeğin ise 3 lt su içmesi sıvı gereksiniminin karşılanması için şarttır.

  • Fiziksel aktivite arttırılmalıdır.

  • Sağlıklı yaşamın temeli sağlıklı beslenme ve düzenli fiziksel aktivite yapmaktır.

  • Ağız ve diş sağlığına dikkat edilmelidir.

  • Kesinlikle sigara içilmemelidir.

  • Alkol ve kafein alımı sınırlandırılmalıdır.

  • Besinler doğru hazırlanmalı ve doğru pişirilmelidir.

    Güvenli, temiz hazırlanmış ve pişirilmiş besin tüketimine özen gösterilmeli, sokakta satılan besinler kesinlikle satın alınmamalıdır.